2011-12


Her sezon heyecanla aylar öncesinden çıkacak formalar beklenir, forumlarda, gazetelerde dedikodular dolaşır ve tabiki amatör tasarımlar yapılırdı. Ancak bu sezon pek de öyle olmadı, olamadı. Çünkü 3 Temmuz sabahı uyandığımızda yaşadığımız şok bize çok daha farklı ve üzüntü verici heyecanlar yaşatmıştı. 

Başkanımız, yöneticilerimiz tutuklanmış, anamızın ak sütü gibi helal şampiyonluğumuza leke sürülmeye çalışılmıştı. Böyle bir ortamda da her sene yapıldığı gibi mankenlerin katıldığı şenlikli forma tanıtım defilelerinden yapılmasını beklemek doğru olmazdı. Bir antreman sonrası sessiz sedasız futbolcularımız tarafından giyilmiş formalarımızın resimleri çekildi, internet sitemizden yayınlandı. 

Yine 4 farklı tasarım yapılmışdı yeni sezon için. Şampiyonluk kazanılan her sezonun sonrasında olduğu gibi bu seneki formalarımızda da Bayrağımız yerini alıyordu. Çubukluda oldukça ilginç bir değişikliğe gidildi bu sezon. Sarı zemin üzerindeki 3 adet kalın lacivert çubuk geçişli bir şekilde sarı ile kaynaşıyor, orta kısımları ise açıklaşarak maviye yakın bir renge dönüşüyordu. Yıllar öncesinde kullanılan retro lacivert tonu ile bugün kullandığımız koyu laciverti bir araya getiren bu tasarım yenilikçi ama güzel bir tasarım hamlesiydi. Formanın geneli ise balık sırtı deseni ile donatılmaktaydı.


Öndeki Avea reklamı ve sırt numaraları için çubuklar bu sene de geçen seneki gibi kesilmiyordu. En önemli değişiklik ise 6 sezondur kullanılan yazı ve numara fontlarının nihayet değiştirilmiş olmasıydı. Yeni yazı karakterlerimiz daha yuvarlak hatlara sahip olarak seçilmişti ve özellikle çubuklu üzerindeki uygulaması güzel bir görüntü ortaya çıkarıyordu.


Dış saha maçlarımız için oldukça marjinal bir dizayn çıktı karşımıza. Haftalar öncesi ortalarda dolaşan dedikodular Arjantin milli takımı formasına benzer bir tasarım olduğunu işaret ediyordu ve formaların tanıtımı ile bunun doğru olduğunu da görmüş olduk. Açıkçası bu formaya gözlerin alışması baya zor oldu. Fakat zamanla detaylara daha da hakim olmaya başladıkça formanın güzelliği ve şıklığı göze çarpmaya başlıyordu. 

Çubuklardaki renk geçişleri ve ortadaki çubuğun diğerleri ile ters yönde renk değiştiriyor olması ilginç bir uyum ortaya çıkarıyordu. Göğüs kısmında, ortaya işlenmiş büyük bir yıldız, formaya da ismini veriyordu. ''Tek Yıldız Forma''. Formaya temel olarak açık mavi ve beyaz renkler hakim, Adidas logosu, Avea reklamı ve sırt numaraları gibi detaylar ise parlak altın yaldızlarla işlenmişti. Altın rengi içine girdiği tüm tasarımları güzelleştiriyor heralde...

Bu formalar tanıtım resimlerinde açık mavi şort ve çorap ile de giyilirken görünse de sezon içerisinde hep beyaz şort ve çorap ile giyildi. 



 
Şahsi fikrim, Sarı Kanarya isek sarı formamız da olmalı. Tarih boyunca sarı formayı hep giymiş bir takımın her sene alternatif olarak sarı bir forma üretmesi gerektiği kanaatindeyim. Bu sezonki sarı forma gayet sade lacivert detaylar ile desenlendirilmişti. Tabiki çok fazla maçta giyilmedi ama kolleksiyondaki varlığı bile yeterli. 


4 formalı sezonlarda bir tanesi hep üvey evlat olur. Ya tasarımı çok iyi olmamıştır ya da giyildiği maçta kaybedildiği için uğursuz ilan edilmiştir. Bu sezon çıkan Zırh forma da bu üvey evlat ünvanını kazanıyordu. Açıkçası benim nasıl beğenilip de kolleksiyona eklendiğine pek anlam veremediğim bir forma oldu. Gövde kısmı şovalye zırhlarını andırır bir renge ve dokumaya sahipti. Üzerine de altın rengi yakışmaktaydı ancak bej rengi kollar, lacivert detaylar ve şort-çorap kombinasyonu formanın ahengini bozuyordu. Belki de Avrupa'nın önde gelen takımlarının 2 en fazla 3 çeşit forma ile boy göstermelerinin bir sebebi vardır...


Bu sezon saha içerisinde futbolcularımız, tribünde, sokaklarda, adliyelerde ise taraftarlarımız tarafından terletilen bu formalar içindekiler ile birlikte tarihe geçmiştir. Onlar da bu camia gibi haksızlığa boyun eğmemenin, zulme ve adaletsizliğe direnişin sembolleri olmuşlardır...



2010-11


9 puan geriden gelip şampiyon olmak kolay bir şey midir? Ya da 17’de 16 yapmak. Bunlar ancak çok inanır, sıkı sıkıya kenetlenirseniz gerçekleşir. Tam bir takım olmak, taraftarla bütünleşmek gerekir. Ama bütün bunları yaparken sizi paçanızdan tutup aşağıya, kendi yanlarında çekmek isteyenler de olacaktır ve bunu hiç tahmin edemeyeceğiniz derecede alçakça yöntemlerle bile yapabilirler.
2010-11 sezonu Fenerbahçe için bu yazdıklarımın her birinin yaşandığı sezon olmuştur. Ben ne zaman bu formalardan birini görsem aklıma gelen tek şey yaşadığımız bu muhteşem sezon ve sonrasında koparılan kıyametler oluyor. Yukarıdaki 4 forma benim için çok farklı anlamlar taşıyor.
Çubukludan başlayacak olursak; en temel değişiklik çubukların incelmiş olmasıydı. Fenerbahçe Spor Kulübü’nün mücadele ettiği 9 spor branşını temsilen 9 adet çubuktan oluşuyordu formanın gövdesi. Kollar her zamanki gibi düz, omuzlarda 3 çizgi… Kolların alt kısmı ise sarıydı. İlerleyen zamanlarda uzun kollu formaların giyilmesi ile gördük ki, bu sarı bölüm kolun kalan kısmını oluşturuyordu. Kısa kollu içine sarı renk uzun kollu giyilmiş gibi iki renkli bir görüntü ortaya çıkmıştı.


Çubuklu forma için en güzel gelişme önceki sezon forma önündeki reklamlar için bölünmeyen çubukların, arkadaki isim ve numara için de aynı şekilde olmasıydı. Okunur olabilmesi için lacivert konturlu beyaz fontlar kullanılmaktaydı.



Fakat UEFA kuralları bu uygulamayı kabul etmedi. İsim ve numara düz zemin üzerine basılmalı ve okunur olmalıydı. Bu sebeple Avrupa maçları için arkası düz lacivert bir çubuklu üretildi ve üzerine de sarı ile baskı yapıldı. Bu formayı Kadıköy’de PAOK ile oynadığımız maçta giydik.


Dış saha maçları için düz beyaz bir forma tasarlanmıştı. Formanın göğüs bölgesine iki tarafında kanatlar bulunan Fenerbahçe amblemi baskısı işlenmiş ve formanın adı da Kanarya Forma konulmuştu. Gözler beyaz formada biraz daha sarı renk arıyor, ama bizim düz beyaz formalarımız ise neredeyse Real Madrid formalarının aynısı olacak kadar beyaz ve lacivertten oluşuyor hep. İşte bu yüzden ikinci formamız belki de düz beyaz yerine sarı-beyaz çubuklu şeklinde olsa daha güzel oluyor.
Üçüncü forma için son yıllarda geleneksel hale gelen, alternatif bir renk beklentisi bu sene de mavi ile karşılık buldu. Chelsea’yi andıran bir renk tonu ve dizayn ile tasarlanan Güneş forma adını formanın üzerindeki ışık saçan Fenerbahçe amblemi baskısından almaktaydı. Alternatif forma dizaynları son yıllarda başarılı seçilen renkler ise göz tırmalamıyordu ancak bu formalar farklı renk şort ve çorap ile kombine edilmiyordu bir türlü. Mesela turkuaz forma lacivert şort ile ya da güneş forma beyaz şort ile giyiliyor olsa belki daha ilgi çekici olabilirdi. Bu örnekleri çoğaltabiliriz ama söylemek istediğim, tasarımı ne kadar güzel olursa olsun, baştan aşağı tek renk giyilen formalar şahsen bana çok sıradan geliyor.


Ve bu sezonun bahtsızı; palamut forma… Bu formanın dizaynı konusunda taraftarların internette paylaştığı formalardan birinden esinlenildiği yönünde söylentiler olmuştu. J Bu konuda polemik yaratmaya gerek yok, çünkü ilgili dizaynı yapan arkadaş bu forma ile ilgili hiçbir hak iddia etmemekte tam tersine bu durumdan gurur duymaktadır. ;)
Forma rengi amblemimizdeki kudret ve kuvvetin simgesi palamut dalından esinlenilerek seçilmiş, gövdesindeki palamut baskısı ile de tamamlanmaktadır. Forma üzerindeki detaylar ve isim numara baskılarında ise önceki yıllardan yabancı olmadığımız neon renk kullanılmıştır. Sezon başı tanıtım defilesinde çok kısa bir süre görünen bu formanın ligin 2. yarısı ile birlikte satışa sunulacağı belirtildi. Sezon boyu sadece, Kadıköy’de malubiyet ile sonuçlanan Bucaspor kupa maçında giyilen forma da uğursuz ilan edilerek bir daha giyilmeyen formalar kervanına eklenmekteydi…






2009-10



Formalarımızı Fenerium’un yaptığı dönemleri hatırlayınca, hele Fenerium’un son dönemi olan 2003-04 sezonunda tasarım ve teknoloji olarak zirveye ulaşan bir koleksiyon üretilmişken insan neden tekrar Adidas’a dönüş yapıldığını bazen anlamakta zorlanıyor. Bir kere tasarım anlamında her türlü serbestliğe sahipken, Adidas’ın kalıpları ile tasarımları sınırlandırmak, omuzlarda 3 çizgi olmak zorunda olması… En önemlisi de kollarında da çubuklar olan gerçek çubuklumuzu bir türlü bu kalıplara sokamıyor oluşumuz…
İşte yine kalıplaştırılmış Adidas tasarımlarına uyarlanmaya çalışılmış bir çubuklu ile daha karşımızda takım. Çubuklar kalınlaştırılmış ama kollar yine düz lacivert ve kullanılan kalıbın garip sarı desenleri kollarda… Sırt bölgesinde numara için sarı bir boşluk ayrılmakta ve yakanın arkasında el yazısı kıvamında Fenerbahçe yazmakta… Çok da fazla söze gerek yok aslında, bir türlü gerçek çubuklumuzu göremiyoruz Adidas tasarımlarında.



Birkaç ufak ama ilginç yenilik de söz konusuydu bu sezon formalarımızda. Yakanın içindeki Adidas etiketi değiştiriliyor yerine dalgalanan bir bayrak görüntüsü içine yazılmış marşımızdan mısralar ekleniyordu. Formaların etek kısmında bulunan bandrollü etiket ise bu sezon forma şeklinde tasarlanmıştı. Federasyonun aldığı karar ile sırta da reklam alınabilecek olması sonrası Ülker ile anlaşma yapıldı. Formaların arkalarında ve normalde isimlerin bulunması gereken yere reklam basılırken isimler de numaraların altına yazılıyordu artık. Endüstriyelleşme arttıkça göz zevki de bozuluyor futbolda, bu bir kural sanki…

Ayrıca bu sezonun en önemli değişikliği forma reklamı konusunda gerçekleşti. Yıllardır şikayet ettiğimiz, reklam yüzünden çubukların bölünüyor olması durumu bu sezon ortadan kaldırıldı. 100. yıl formalarından bu yana logo etrafında kullanılan detaylar da bu sezon ile birlikte kaldırılarak, logomuz eski haline getirildi.


2007-2008 sezonu ile birlikte başlayan sarı-beyaz kuruluş forma geleneği bir sonraki sezon enine kalın çubuklu olarak devam etmiş ve bu sezonda da bu renklerde bir forma olup olmayacağı merak konusu olmuştu. Düz beyaz yerine daha iyi bir deplasman forması halini alan kuruluş forma yeni sezonda ufak değişiklikler ile koleksiyondaki yerini aldı. Yakalı olarak dizayn edilen formanın en ilgi çekici detayı da buradaydı. Lacivert yakanın ortasından kalın bir sarı şerit geçiyordu. Arka kısmında ise el yazısı ile Fenerbahçe yazmaktaydı. Aslında gelen dedikodulara göre burada Sarı Kanaryalar yazması planlanmıştı ama daha sonra bu fikir değişmiş ve önceki sezonlardaki gibi takımımızın adı yer almıştı yine yakanın arka kısmında.
Gövde dizaynı olarak çubuklu formanın aynısı idi ve omuzlardaki 3 çizgi detayı lacivert ile renklendirilmişti. Bildiğiniz gibi 2007-08 sezonundaki ligde giyilen sarı formanın bu detayları da sarı tasarlandığı için görünürlüğü az olmuş ve taraftarlar arasında çok beğenilse de Adidas tarafından bir hata olarak kabul edilmişti. Bu sefer bu hatadan dönüldü anlaşıldığı kadarı ile.


Üçüncü forma beklendiği ve son dönemlerde olduğu gibi yine marjinal renkler ve dizayn ile tasarlanmıştı bu sezonda da. Turkuaz, neon, altın sarısı, gri derken bu sezon alternatif forma için antrasit seçilmişti. Önde büyük bir Fenerbahçe logosu biraz daha koyu bir ton ile işlenmekte, detaylar ise fosforlu sarı ile renklendirilmekteydi. Numara ve isimler de yine neon olarak tabir edilen fosforlu sarı renkteydi.
Antrasit forma oldukça beğenildi ve ben de dahil birçok taraftar çıktığı ilk gün aldı. İyki de almışız çünkü bu formalar sırt reklamsız olarak üretildi ilk partide ancak Ülker’in bu hatayı farketmesi geç olmadı ve bundan sonra satışa sunulan tüm formalar reklamlı olarak çıktı.





2008-09


4 formalı sezonlardan biri daha… Aslına bakarsanız Avrupa’nın önde gelen kulüplerinin sezon içerisinde 2 forma kullandıkları eğer gerekli ise farklı renkte önceki sezonlardan bir forma giydiklerini görüyoruz. Bunun yanında ülkemizde ise, özellikle Anadolu kulüplerinin 5-6 çeşit bile farklı forma giydikleri oluyor ki tam bir curcuna. Bu yüzden renk bütünlüğü ve düzenlilik bakımından 3 çeşit forma ideal diyebiliriz.

Çubuklu yakalı olarak çıktı bu sezon da karşımıza. Logoda yine ‘’Mazinde bir tarih yatar’’ ve altında da 2008-2009 yazıyordu. Bu sezon ile karşımıza çıkan yenilik ise kollardaydı. Omuzlardaki 3 çizginin bittiği yere 3 adet yıldız işlenmişti tüm formalarda. Çok güzel ve anlamlı bir görüntü yarattığını söylemek zor olsa da zamanla gözlerimiz alıştı bu detaya. Şampiyonlar Ligi maçlarında kollardaki bu 3 yıldız deseni yer almadı.

Bayrak forma adı ile üretilen beyaz forma ise göğüs bölgesinden enine geçen sarı lacivert desenler ile güzel görünüyordu. Fosforlu sarı o dönemde Barcelona, Chelsea gibi birçok kulübün de kullandığı bir renk olması sonrasında bizim de formalarımızda yerini aldı. Lacivert şort ve çorap ile giyildiği gibi, Porto ile deplasmanda oynadığımız Şampiyonlar Ligi maçında fosforlu sarı şort ve çorap ile de kombine edildi. 4. forma ise önceki sezon üretilmeye başlanan kuruluş formasının farklı bir versiyonu olması amacıyla bu kez enine kalın çubuklu olarak tasarlanmıştı. Takım tarafından çok fazla giyilmeyen bu forma taraftarca da fazla benimsenmemiş olsa gerek, bir sonraki sezonda kombine alanlara hediye olarak verildi.







2007-08


100. yıl formaları ile ilgili dedikodular ortalarda dolaşırken, kulübün kuruluş dönemindeki renklerini simgeleyen sarı ve beyaz bir forma söylentileri sıkça duyulmaktaydı ama olmadı. Kısmet bir sonraki sezona imiş…
Belki de şimdiye kadar yapılmış en ilginç forma tanıtım defilesi gerçekleşti, Tülin Şahin gibi ünlü mankenlerin de katıldığı defilede yeni yıldız transferimiz Roberto Carlos da boy gösteriyordu. Yine ideal olarak 3 çeşit forma ile başlandı sezona.
Çubuklunun kolları yine laciverte dönmüştü ama formanın kesimi ve çubukların kalınlığı ile futbolcularımıza çok yakışmıştı. Bisiklet yakanın arka kısmında el yazısı ile Fenerbahçe yazılması, numara için sırt kısmında sarı boşluk bırakılması ve armanın ilk kez 100. yıl formasında uygulanan hali ile kullanılması göze çarpan detaylardı. Armadaki 1907-2007 ibaresi 2007-2008 olarak değişmişti sadece.

Deplasman için ise uzun zamandır beklenen sarı-beyaz çubuklu forma hazırlanmıştı. Tasarım olarak çubuklunun aynısı idi ama ilginç olan kısım Adidas logosunun ve kollardaki çizgilerin de sarı olmasıydı. Çünkü beyaz üzerine sarı işlemeler görünür olmuyordu ve üretici firmanın bunu kabul etmiş olması ilginçti. Zaten ilerleyen dönemlerde Adidas Türkiye’nin bu uygulamasının tepki çektiği ve yurtdışından gelen uyarı ile en azından Avrupa maçları için bu durumun düzeltilmesi istendiği şeklinde söylentiler dolaşmaya başladı. Akabinde takımın Şampiyonlar Ligi’nde giydiği deplasman formalarının logo ve 3 çizgi bölümlerinin laciverte döndürüldüğünü de gördük.

Sarı-beyaz çubuklu oldukça ilgi gördü ve beğenildi. Kulübün tarihinden de bir parça yansıtıyor olması sebebi ile anlam da taşıyordu ve birçok maçta da giyildi sezon içerisinde.
Bu senenin sürprizi ise 3. formaydı. Sarı ve lacivertin dışında tasarlanmaya başlanan alternatif forma renkleri iyiden iyiye marjinal bir hal almaya başlamıştı ve bu kez ise turkuaz renk çıkıyordu karşımıza. Sonuçta mavinin bir tonu olması itibari ile göze hoş gelmişti ancak daha giyildiği ilk maçta İBB’ye mağlup olmamız bu formanın da uğursuz ilan edilerek rafa kalkmasına neden olmuştu. Bundan sonra sezon boyunca sadece kaleciler tarafından giyildi turkuaz formamız. Aynı yıl düzenlenen Avrupa Şampiyonası’nda deplasman forması için Milli Takım’ında turkuaz rengi kullanması ise ilginç bir tesadüf oldu.

2006-07




100. yıl bir kulüp için ne kadar önemli ise, o sene giyilecek olan formalar da o kadar önemlidir. Kulübün tarihini, 100 yıllık geçmişini, başarıları, hüzünleri, kahramanları yansıtmalıdır o forma. Asırlık bir camiayı temsil etmelidir.
Dünyada çok başarılı örnekleri bulunan 100. yıl formaları ülkemizde bizden önce kuruluş tarihleri itibari ile Beşiktaş ve Galatasaray tarafından da kullanıldı. Beşiktaş 2 çeşit forma üretmişti. Biri düz siyah, kolları beyaz ve bu tarz formalarda bir ritüel haline gelmiş olan ipli yakalı idi. Diğeri ise çubuklu forma üzerine işlenmiş futbolcu isimlerinin bulunduğu bir forma idi. Galatasaray ise klasik parçalı önünde büyük bir logo ve bu logo içerisinde şampiyonluk alınan yılların yer aldığı bir dizayn yapmıştı. Logonun büyüklüğü ve kuruluş tarihi olması gereken yere denk gelen Avea reklamı sebebi ile çoğu kesim tarafından beğenilmemişti.



Fenerbahçe sezon öncesi Faruk Ilgaz Tesislerinde gerçekleştirdiği görkemli bir defile ile tanıttı 100. yıl formalarını. Aylar öncesinden başlayan meraklı bekleyiş, denizin ortasından gelen tekne üzerine yerleştirilmiş dev formanın görünmesi ile son bulmuştu. 100. yıl için 2 çeşit forma tasarlanmıştı ve bu özel seneye has olarak Adidas kollardaki 3 çizgiden vazgeçmişti her iki forma için de.



Biri beklendiği üzere klasik çubukluydu. Kollar dahil tamamen çubuklar ile donatılmış forma klasik lacivert bir yaka ile tamamlanmıştı. Yıllardır özlenen çubuklu tam anlamı ile karşımızdaydı. Diğer forma ise altın sarısının hakim olduğu yine lacivert yakalı idi. Bu formanın özelliği ve anlamı ise detaylarını gördüğümüzde kendini gösterdi. Kuruluştan bu güne kulübe hizmet etmiş önde gelen isimlerin resimleri ile donatılan formada Şükrü Saraçoğlu’dan Tony Schumaher’e kadar birçok ismi görmek heyecan vericiydi. Resimlerin hafif renk tonlama farkları ile işlenmiş olması görsel güzelliği daha da arttırmıştı. Göğüs kısmında ortada, stadımızın resmi, sağ kolda 1907, sol kolda ise 2007 yazması ise diğer güzel detaylarından bazıları idi formamızın.




3. bir forma daha vardı bu sezon deplasmanlara alternatif olması için ama özel bir tasarımı yoktu. Adidas’ın  o sezonki kalıplarında üretilmiş ve gümüş rengiydi. Hatta bu kalıp Galatasaray formaları için de kullanılmıştı aynı sezonda. Hazırlık maçları dışında giyildiğini bile hatırlamıyorum bu formamızın.
Yukarıda bahsettiğim 3 forma da maç formalarıydı. Ancak bu sezonun en güzel sürprizi taraftar için yıllardır istenen şekilde bu formaların özel üretiminin gerçekleştirilmiş olmasıydı. Kulüp, formalarında reklam istemeyen taraftarları da düşünmüştü. Bir tarafında üzerinde reklam olmayan, kulübün eski ve yeni logolarının işlendiği ve sırt kısmında da numara için boşluk bulunmayan tamamı çubuklu forma, diğer tarafında ise resim desenli altın sarısı forma bulunan çift taraflı formalar üretilmişti. Altın sarısı üzerinde de ahengi bozmayacak şekilde solda kulüp logosu sağda ise 100. yıl için tasarlanmış olan logolar bulunmaktaydı. Çift taraflı forma uygulaması gerçekten amaca hizmet eder nitelikteydi ve taraftar tarafından da fazlası ile ilgi gördü.
Formalarda kullanılan kulüp logosuna da 100. yılı temsilen detaylar eklendi. Logonun alt kısmında marşımızın ‘’Mazinde bir tarih yatar’’ dizeleri ve altında da 1907-2007 yazısı yer alıyordu.




Resimli formamız UEFA kuralları çerçevesinde uygun görülmeyince Adidas sadece Avrupa kupası maçlarında giyilmesi için aynı renkte ama üzerinde hiçbir desen olmayan ve kollarında da 3 çizgi bulunan bir forma daha üretti. Bu forma beğenildi ve talep de oldu ama satışa çıkmadı.
Genel olarak 100. yıl için üretilen tüm forma ve logoların başarılı olduğunu, amaca hizmet ettiğini ve Fenerbahçe’nin tarihini temsil ettiğini söyleyebiliriz. Bu anlamlı yılda, bu formalar ile gelen şampiyonluk 100. yılımızı daha da değerli kıldı.

2005-06




Çubuklunun hası kollarda da çubuk olanıdır. Tıpkı Lefter’in, Can’ın giydikleri gibi, hatta Aykut’un da… Ama gel gör ki, Adidas’ın omuzdaki 3 çizgi ve marjinal tasarım sevdası, futbolun endüstriyelleşmesi ile bizim de efsane çubuklumuzdan uzaklaşmamızı beraberinde getirdi.
2005-2006 sezonu forma tanıtımı Samandıra Tesisleri’nde futbolcuların katıldığı küçük bir defile ile yapıldı. İç saha için çubuklu, deplasman için sarı ve alternatif olarak da gri ile desenlendirilmiş lacivert olmak üzere 3 forma üretilmişti.
Çubuklu, yukarıda da dediğim gibi Adidas’ın dönüşü ile birlikte özünden uzaklaşma eğilimine girdi. Fenerium tasarımı formalar da kollardaki çubuk detayını ihmal ediyordu ama Adidas bunu bir de kendi standart kalıplarına uydurmaya çalışarak işi daha da kötü bir hale sokmuştu. 2005-06 sezonu çubuklumuz için kötü diyemeyiz ama Fenerbahçe’yi ve efsane çubukluyu yansıttığını söylemek zor. O sene Adidas’ın tüm takımlar için uyguladığı kalıp, kollardaki 3 çizgiyi ortadan bölüyor ve gövdenin yanlarında hilale benzer desenler içeriyordu.


Bu sene standardın dışında, çubuklu forma birçok kez lacivert şort ve sarı çorap kombinasyonu ile de giyildi ve görsel olarak iyi bir uyum sağlandı. Deplasmandaki Anelka’nın o unutulmayan golü attığı Beşiktaş maçına da bu şekilde çıkılmıştı.  


Lacivert olan ise tam anlamı ile bir alternatif formaydı. Gövdenin sağından başlayıp silikleşerek laciverte dönüşen gri desen ve gümüş rengi çizgiler formayı göz alıcı kılıyordu. Yazı fontu ve numaralar da gümüş olunca uyum tamamlanmıştı. Belki de ilk defa sarı ve laci dışında farklı bir renkte forma giyebilme cesaretinin gösterildiği sezondur, önceki senelerdeki lacivert-altın sarısı kombinasyonlarını saymazsak. Fenerium’un forma ürettiği dönemde özellikle Avrupa maçları için alternatif renkte bir forma gerektiği ve bunun ile ilgili nabız yoklandığını duymuştuk, hatta petrol yeşili koyu bir formanın numuneleri bile üretilmiş gelen söylentilere göre ama hiç giyilmemişti takım tarafından.


Sarı formanın sezon öncesi defilede lacivert şort ile tanıtılıyor olması uzun süredir formalarda farklı renk şort kombinasyonu beklentisi içindeki tüm göz zevki sahibi taraftarları memnun etti. Sezon içerisinde tektük sarı şort ve çorap ile giyilse de birçok maçta lacivert ile kombine edildi.

2004-05




Formaların tasarım ve üretim aşaması sezon sezon iç içe geçer. Yani bir sezon oynanırken aslında bir sonraki sezonun formasının tasarımı başlar. Türkiye’de üretim çok gecikir çünkü takımların reklam anlaşmalarında değişiklik, sponsorların logo değiştirme onaylama kaprisleri ve nihayetinde sadece Türkiye Süper Lig Şampiyonu ve Türkiye Kupası Şampiyonu’nun kullanmaya hak kazandığı Türk Bayrağı’nın belirlenmesinin ligin son haftasına denk gelmesi durumu vardır. Bunu neden anlattım? Eğer formaların hikayelerini sırayla okuyorsanız, 2003/04 sezonu formalarında anlattığım sezon sonu şampiyonluk döneminde aslında 2004/05 sezonunun formalarının adidas olduğu ve modellerin çoktan hazır olduğu bellidir.

Başlıyorum. Daum’un ilk sezonun ortalarında, adidas’ı Türkiye’ye getiren Fenerbahçe eski başkanlarından Emin Cankurtaran’ın aracılığıyla adidas Fenerbahçe flörtü başlar. adidas yıllardır elinde bulunan Milli takımı Nike’ye kaptırmıştır. Galatasaray Umbro, Beşiktaş Puma giyerken Fenerbahçe ise bir Fenerium mucizesi yaratmıştır. Türkiye piyasasında tekrar boy göstermek için biçilmiş kaftandır yani Fenerbahçe. Bir diğer özelliği de Fenerbahçe’nin tarihinde, kendi markası ve  adidas dışında başka bir markayla boy göstermemiş olmasıdır. Görüşmeler başlar. adidas’ın teklifi 5 yıllıktır ve tüm futbol şubesini kapsamaktadır. Nitekim dünya üzerinde malzemelerini gruplara ayırıp da farklı sponsor kullanan başka takım yoktur. Ancak Fenerbahçe yönetimi, Fenerium yönetiminin de yönlendirmesiyle, pazarlığı sadece maç malzemesi üzerinden yapar. Böylelikle antrenman ve kamp döneminde kullanılacak ürünler yine Fenerium markasını taşıyacak, Fenerium markasına yapılan yatırım kuvvetlenerek büyüyecektir. Pazarlık biter anlaşma yapılır ve 2004/05 sezonu formaları çalışmaları Fenerium adidas işbirliğiyle başlar. adidas atağına sezon ortasında yapacağı anlaşmayla, Galatasaray’la devam edecektir. Ancak Galatasaray’ın anlaşması sadece maç malzemesi değil tüm malzemeleri kapsar, sırt numarası olarak da adidas diğer takımlarda ne kullanıyorsa o kullanılır.




Genel detay olarak şampiyonlukla birlikte hak kazanılan Türk bayrağı, gururla yer alır sol göğüste. Ve armamızın üzerine de aslında bir sezon öncesinden belli olan 3 yıldız, armanın şekline göre yani bir kavisle yerleştirilir. Sahtecilere bir gol daha gelir zira bir sezon önce şampiyonluk dönemindeki formalardaki arma üzerinde daha önce bahsettiğim Tek Yıldız konulmuştur. Sahteciler yeni sezonda da bunu beklerken, bir gol daha yerler. Formanın Coolmax iplik hariç diğer tüm detayları Fenerium’un isteği ve onayıyla devam eder. Arma yine 3 boyutludur. Coolmax sözleşmesi ise adidas’ın kendi teknolojisi ve markası olan ClimaCool nedeniyle tekrarlanmaz.

Bir sezon önce kullanılan yazı karakterleri yine değişecektir. Bununla ilgili olarak adidas bilgilendirilir. Ancak yapılan bir ek sözleşmeyle birlikte sırt numara ve harflerinin tüm sorumluluğu Fenerium’a geçer. Yine Chris Kay tarafından hem takım hem de satış için üretilir yeni yazı karakterleri. Ancak bu defa tasarım da Chris Kay tarafından sunulanlar arasından seçilir. Bir detay daha, Chris Kay o dönemde Milan, Ajax, Real Madrid gibi adidas’ın önde gelen takımlarına özel sırt numarası tasarlamaktaydı. Fenerbahçe de bu takımlarla aynı kategoride yer aldı sırt numara ve harfler açısından.

Gelelim forma detaylarına. Öncelikle forma sayısına karar verilir. İdeal çeşidin 3 forma olmasına karar verilmişken, süreç sonunda yeni sezona 4 forma ile hazırlanır Fenerbahçe.

Çubuklu forma modeli bir türlü sinmez içimize. Sarı çubuklar sabit renk, lacivert çubuklar formanın eteğine göre degrade sarıya dönen bir baskı tekniği vardır. Ancak degrade sarıya gidiş formanın yeşil renkte görülmesine neden olmaktadır. Oysa çubuklu çubukludur, sadece ve sadece sarı lacivert olmalıdır. Forma olmamıştır vardır bir eksik sanki. Bunun üzerine adidas’ın bir sezon önce Real Madrid için kullanmış olduğu beyaz forma modeli, Fenerium’un 2003/04 sezonu çubuklusuyla birleştirilir. Bir başka deyişle 2003/04 sezonu formasının yakası değişir ve kollara artık özdeşleşeceğimiz üç bant eklenir. Bu üç bantla ilgili birçok hatıra var, değineceğim elbette.

İkinci forma yine açık renk olan beyaz formamızdır. Bu forma Real Madrid’in 2003/004 sezonunda kullandığı formadır. Bu sezona özel olmak üzere üç bandın her bir bant yaklaşık 1/3 sarı 2/3 lacivert olacak şekilde düzenlenir. adidas’a yapılan lacivert/sarı/lacivert bant dizilişi bir türlü kabul edilmez. Örnek olarak Milan gösterilir ancak Milan’ın özel bir sözleşmesi olduğu ve Fenerbahçe için geçerli olamayacağı söylenir. Bunun karşılığında bir sezon önce Rizespor’un kullandığı beyaz forma örneği verilse de (mavi/yeşil/mavi) yukarı bahsettiğim şekilde anlaşma sağlanır. Bu formayla ilgili bir detay da o sezon adidas tarafından verilen isim ve ürün kodları nedeniyle, etikelerin “Real Madrid Home” gibi bir ibare olmasıdır. Bu daha sonra düzeltilmişti :)

Üçüncü ve son forma sarı forma olacaktır. Bu forma adidas’ın tavsiye ettiği şekilde kabul edilir. Ancak Türk Bayrağı’nın sarı zemine oturmasıyla oluşan sarı kırmızı görüntü sıkıntı yaratır. Bunu engellemek için de Türk Bayrağı’nın etrafına beyaz renkte bir kontur konulmasına karar verilir.

Son forma sarı dedim evet ama adidas kulüple yaptığı özel görüşmeler sırasında beğendirdiği bir formayı da son anda araya sokar. Bu lacivert bir formadır. Fotoğraf çalışması gösterilir. Fotoğrafta kullanılan oyuncu Raul’dur ve adidas’ın söylediğine göre bu model aynı sezon Real Madrid’in de dış saha forması olacaktır. Formanın genel rengi lacivert, detayları sarı olacak şekilde çalışma yapılır. Ancak ismi bende saklı bir yönetici, sarı olan kısımların altın renk olmasını ister. Bir sezon önceki Royal formayı çok beğenmektedir bu yönetici. Ancak Royal formada detayda kullanılan altın renk için, parlak kumaş kullanılmıştır. Normal forma kumaşından biraz daha kalındır ama detayda olduğu için sıkıntı yaratmaz. Ancak bu sezon adidas’ın kullandığı kumaş parlak iplik değildir. Bu nedenle altın rengin kahverengi bir efekt alacağı bilgisi verilir. Buna rağmen formadan sarı renk çıkartılıp yerine altın renk konulur. Ancak uygulamada hem mat iplik hem de kullanım alanının büyüklüğü nedeniyle görüntü istenen gibi olmaz. Bu formanın bir özelliği de sezonun son maçında, şampiyonluk kupasının kaldırıldığı maçta giyilmesidir. Aynı satış stok kaygısı nedeniyle son maça bu formayla çıkarız. Ve kupa, üzerine reflektif malzemeden yapılmış yıldızların kullanıldığı bir baskının bulunduğu lacivert formayla yükselir göğe. Bu arada bu formanın Real Madrid’in dış saha forması olmadığı sezon başlayınca görülür, arada bir gaz verilmiş ve gaza gelinmiştir.

Bu sezonun bir başka özelliği ise Şampiyonlar Ligi’ne katılmamızdır. UEFA’nın kıyafet yönetmelikleri TFF’den çok farklıdır o dönemde. Ayrıca esnetilemez. Sezon öncesinde gelen bir formda, takımların formaları, reklam sponsorları, üretici sponsorları önce görsel sonra da formanın kendisiyle bildirilir. Bu da maçta ayrı, antrenman ve kampta ayrı marka kullanan Fenerbahçe’nin UEFA’nın kafasını iyice karıştırmasına neden olur. Önce kabul etmez UEFA bunu. İzin vermediğini belirtir. Biz de böyle bir yasak olmadığı noktasından yola çıkarak bastırırız. Gerçekten de UEFA’nın izin vermemesi için yazılı bir kural yoktur ancak sıkıntı çıkartır. Sonunda olay, UEFA Şampiyonlar Ligi’nin ana sponsoru olan adidas’ın “Arkadaşlar, Fenerium bizim rakibimiz değil iş ortağımızdır. Bu kararınız bizim Fenerbahçe ile aramızdaki ilişkiye zarar verebilir” anlamına gelen çıkışıyla tatlıya bağlanır. Şampiyonlar Ligi tarihinde bir takım ilk kez farklı marka üretici ürünüyle sahne alır.

Yine Şampiyonlar Ligi’yle ilgili olarak bir başka anı, Türk Bayrağı’nın kullanılmasıdır. Bildiği üzere daha önceki yıllarda Galatasaray Türk Bayrağı kullanmadığı için bir kısım taraftar tarafından eleştirilmiştir. Gerçekten de kıyafet yönetmeliğinde “takımların kendi ülke bayraklarını kullanmalı” yasaklanmıştır. Fakat İtalyan takımlarının göğüslerindeki İtalyan bayrağını taşımaları bizim aklımızı çeler. Bu aslında İtalyan bayrağı değil, İtalya Futbol Federasyonu’nun armasıdır. Bu durumda yönetmelikte yer alan bir madde öne çıkartılır. Buna göre o dönemde UEFA takımların kendi ülke bayraklarına izin vermemesine rağmen, kendi liglerinde şampiyon olan takımların kendi federasyonlarında izin verilen amblemini taşımasına izin vermektedir. Biz de Türk Bayrağını göğse koyar onaya yollarız. İlk tepki e-postayla gelir, Türk Bayrağı olmaz diye. Hemen yönetmelik maddeleriyle yanıt verilir ve denir ki “Evet bahsettiğiniz arma Türk Bayrağı fakat bunu TFF sadece Türkiye Ligi ve Türkiye Kupası şampiyonlarına, şampiyon oldukları için koyma hakkı veriyor. Bu nedenle şampiyonluğumuzu tanımlayan bir armadır”. UEFA elbette itiraz etmez ve Fenerbahçe, Şampiyonlar Ligi’nde Türk Bayrağı’yla mücadele eder.

Bu sezon adidas’la ilk sezondur. Bu nedenle bir forma lansmanı da yapılmaz. Sadece stadyumda basına o da sansız mankenlerle bir tanıtım yapılır.

Bu sezon hazırlık maçlarına yeni formalarla çıkılır. İşin trajikomik yanı 18 Ağustos 2004 tarihinde hazırlık maçı yaptığımız Yalovaspor’un Fenerium marka malzemeyle sahada yer almasıdır (http://www.turkfutbolu.net/fenerbahce/2004-05hazirlik/images/7haz_ekresim_7.jpg)

Sezonun ilk maçına Rizespor deplasmanında çubuklular, beyaz şortlar ve konçlarla çıkılır. İkinci haftada da Samsunspor karşısında, Alex’in Kadıköy’le tanıştığı maçta sırtta çubuklu, altta lacivert şort ve konç vardır. Çubuklu 27 Kasım’da oynanan Diyarbakıspor maçına kadar çıkmaz sırttan, ne Avrupa’da ne ligde. 27 Kasım’da da beyaz forma ilk kez giyilir. Ve bütün bunlar olurken 2005/06 sezonunun hazırlıkları çoktan başlamıştır.

Onur Tuncer (@onore_wankenobi)


2003-04



Fenerium’un altın çağı! 3 senelik bir tecrübe sonunda yeni sezon için belki de tarihin en güzel kolleksiyonlarından biri hazırlanmıştı. Çubuklu aslında hazırdır, bir sezon öncesinden. Hatta 2002/03 sezonunun ikinci yarısında Kadıköy’de oynanan ve 1-0 kaybettiğimiz Beşiktaş maçında takımın sırtında yerini alır. Yalnız 2003/04 sezonunda giyilecek olan formadan bir farkı vardır; rengi koyu değil açık lacivert ile sarıdır. Unutmak istediğimiz 2002/03 sezon felaket bir şekilde biter, Avrupa kupalarına katılma şansımız da Göztepe deplasmanında lehimize verilmeyen bir penaltı sonrasında kaybedilir. Yeni sezon için kollar sıvanır, büyük transferler yapılmaya başlanır. Takım Herr Daum’a emanet edilir. Büyük bir motivasyon vardır takımda ve camiada. Herr Daum’un gelişiyle birlikte sezon açılır. Bir kibarlık gösterisi olarak yeni sezon formaları Daum’un beğenizine sunulur. Tasarlanan 3 forma vardır. Bir de bir sezon önce giyilen sarı forma, 2003/04 sezonunun 4. forması olarak giyilecektir. Daum tasarlanan formalardan beyaz olanı üzerinde kibarca bir fikir beyan eder, ısıra etmez, karışmaz. Ricası da yine bir kibarlık olarak uygulanır; gri renkteki tek renk kontur olarak yer alan Fenerbahçe arması formadan çıkarılır. Diğer formalar için teşekkür eder Daum ve ekler, “Bu formalara 2 yıldız koymuşsunuz, bu sezon sonunda bir yıldız daha ekleyeceğiz.”


Sezonun forma konusundaki önemli atılımlarından bir tanesi, 2000/01 sezonuyla başlayan kendi formasını üretme özelliğine ek olarak Fenerium performans ürünlerine ilk kez Fenerium logosu konulması olacaktır. Formaların bir başka özelliği ise sağ etek kısmına yakın bir yerde, içinde formayı sahtesinden ayıracak olan hologramlı bir enjeksiyon etiketin kullanılmasıdır. Ancak enjeksiyon kısmında yaşanan teknik sorunlar nedeniyle, üretimin devamında buraya yine hologramlı ve bu hologramın damla olarak dokuma etikete sabitlendiği bir başka etikete geçilecektir.

Yine sezon başına yetişmeyen ancak Türkiye’de forma üretiminde bir ilk olan 3 boyutlu arma kullanılmıştır formalar. Bir İrlanda firması olan ve spor markaları yan ürünlerinde öncü ve efsane olan Chris Kay’la anlaşılır. Firmanın kendi yarattığı ve zamanında sahtesi yapılamayan Lextra 3D isimli tekniğiyle, iki katmanlı ve renkli dökülen flokla üretilmiş üç boyutlu Fenerbahçe armaları, formalarımızın sol göğsünü süsler.


Chris Kay demişken, bu sezon tüm formalarımızda kullanılacak olan özel bir yazı karakteriyle hazırlanmış sırt numara ve harfleri, konturlu ve içinde Fenerium logosu bulunacak şekilde hem takımın giydiği hem de satışta kullanılmaya başlanır. Yazı karakterinin seçimi, saha içinde nasıl görüleceğinin testleri sahada sırtında formayla koşuşturan bir Fenerium elemanı ile yapılmış, denenmiş ve onaylanmıştır. Numara ve harfler Royal formada altın renkte ve beyaz konturlu iken diğer 3 formada ise lacivert renkte gümüş konturludur. Chris Kay’la bu sezon başlayan sıcak ilişki daha sonraki sezonlarda da çok özel hizmetlerle sürecektir.
Ayrıca bir de teknolojik özellik eklenir, DupontSa ile yapılan sözleşme ile bu firma, forma kumaşlarında kullanılacak olan Coolmax ipliği için kolaylık sağlar. İplik piyasa fiyatının altında teslim edilecektir Fenerium’a. Fenerium tarihinde ilk ve son kez, bir konfeksiyon ürününü iplikten başlar böylelikle. İplikten kumaşa, kumaştan formaya…


Sezon öncesi hazırlık maçlarında yeni formaların kullanılmaması Fenerbahçe adetidir. Bu sezon öncesindeki kamp sırasında oynanan maçlarda, bir sezon öncesinin formaları kullanılır. Ancak çok önemli bir fark vardır. Zira dönemin reklam sponsoru Aria ile görüşmeler sürmektedir. Bu görüşmelerin uzaması yüzünden, üretim de başlayamamıştır. Aynı nedenle hazırlık maçlarında kullanılan formalar reklamsızdır. Daha sonra anlaşma sağlanır ve forma göğüs ve kollarından bir tanesinde Aria logosu olur.

Bu sezon aynı zamanda çubuklu formanın laciverte geri döndüğü sezondur. Renk, daha önceki yıllarda saks maviye doğru iyice yol almışken gerçek Fenerbahçe lacivertine döndürülür. Formanın sağ göğsünde altın renk nakışla Fenerium logosu, sol göğsünde ise Fenerbahçe arması ve üzerinde iki adet altın renkli iki yıldız yer alır. Bu yıldızlardan bir tanesinin sarı çubuk üzerine gelmektedir ve bu konuda sezon içinde bazı taraftarlar tarafından şikayet gelir. Geciken sponspor anlaşması nedeniyle geciken üretim nedeniyle, forma satışı ancak ligin ilk maçının olduğu gün başlar. Ve Fenerium, sanırım tarihinde ilk kez, Fenerbahçe Dergisi’nde tam sayfa bir ilanla yeni formasını tanıtır. Formaya bir de slogan bulunur, bu slogan daha sonra tribünlerde pankart, bazı taraftar gurubu ürünlerinde de detay olarak kullanılacaktır. Çubuklunun sloganı şudur; Kiminin Rüyası Kiminin Kabusu.


Çubuklu formanın ilk maçı, Kadıköy’de oynanan ligin açılış olur. İstanbulspor’a 3-0 kaybedilir. Elbette ki farklı renkli formaların skora göre uğurlu uğursuz sayılması geleneğimiz çubuklu için geçerli değildir. Nitekim ikinci haftada Trabzonspor deplasmanında, van Hooijdonk’un attığı golle kazandığımız maçta da çubuklu forma, beyaz şort ve konç giyilir. Çubuklu formanın en talihsiz maçı ise şampiyon olarak çıktığımız Malatyaspor maçımızdır. Bir satış taktiği olarak şampiyonluk maçında, satışı nispeten düşük olan sarı formalarla çıkılır. Ancak maçın ilk yarısı yenik kapatılır. Bunun üzerine ikinci yarıya çubuklu ile çıkmaya karar verilir soyunma odasında ancak şortlar değiştirilmez. Dolayısıyla belki yıllardır ilk kez çubuklu forma altına sarı şort ve konçla yer alır takım sahada, 45 dakika da olsa. Aynı sıkıntı 2005/06 sezonunun ilk deplasmanında da yaşanacaktır. Fenerbahçe çubuklu forma, beyaz şort ve konçtur. Alternatifi ise lacivert şort ve lacivert konç olabilir oysa.

Sezonun deplasman forması beyaz formamızdır. Forma özellikle van Hooijdonk’la özdeşleşir. Giyildiği ilk maç, 4. hafta oynanan Diyarbakıspor deplasmanıdır. Yenik duruma düşmemize rağmen, van Hooijdonk’un 75’te serbest vuruştan attığı golle galip ayrılırız sahadan. Nitekim sezon içinde önünde Pierre’nin bu maçtaki gol sevincinin fotoğrafı bulunan beyaz formalar, hatıra forması olarak satışa çıkarılır.


Sezonun flaş forması ise, çok az giyilmesine rağmen lacivert formadır. Formaya ROYAL forma adı verilir. Dümdüz laciverttir forma. Asil, ağır ve güçlüdür. Kol ucu ve yaka detayında altın renk kullanılmıştır. Aynı şekilde şortun eteğinde de altın renk mevcuttur. Sırt numara ve harfleri de bu altın renk detayını destekleyecek şekilde altın renktedir. Rengin iyice ortaya çıkması için de beyaz renk kontur kullanılmıştır. Forma ilk kez 8. haftada Konyaspor’u deplasmanda Rebrov’un yıldızlaşarak yendiğimiz maçta giyilir. İkinci ve son kez de bir hafta sonrasında, 2-2 tamamlanan Bursaspor deplasmanında.

Geçen sezondan devam eden sarı forma üzerinde de ufak bir detay çalışması yapılmıştır. Bir sezon önce kol altından başlayarak eteğe kadar genişleyerek gelen lacivert bant, şorttaki bantla bütünlüğün sağlanması için, başladığı genişlikte bitecek şekilde düzeltilir.

Sezon bitiminde gelen şampiyonluk, şampiyonluk sayımızı 15’e, dolayısıyla da yıldız sayımızı 3’e yükseltir. Fenerium’da satışlar patlayacaktır. Fenerium tarihinin ürün ve forma satış rekoru kırılır. Ancak sezonda iki yıldızlı olarak forma alanlara, şampiyonluk ve 3 yıldız heyecanı yaşatmak için yeni bir tasarım yapılır. Adı TEK YILDIZ konulan, bir tanesi diğerlerinden büyük üç yıldızdan, büyük yıldızın diğer iki yıldızın üzerini örttüğü bir arma tasarlanmıştır. Bu arma formadaki Fenerbahçe armasının üzerinde yer alan 2 yıldız yerine, üzerine 2003/04 SEZONU ŞAMPİYONU ibaresi yazılı şekilde konulur.

Onur Tuncer (@onore_wankenobi)